Türk milletinin kaderini değiştiren, tarihi baştan yazan ve bizleri birer Cumhuriyet evladı yapan Atatürk’ün olmadığı bir senaryonun düşüncesi bile hiç açıcı değil. Peki ya gerçek olsaydı?
Kendisinin yokluğunu hissettiğimiz bu üzücü günde, hayatımızdan hiç geçmeseydi Türkiye için ne gibi olayların yaşanabileceğine değinmek istedik. Tabii böyle bir durumda ortada Türkiye diye bir ülke kalmış olsaydı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği olmasaydı, Türkiye’nin siyasî ve toplumsal evrimi çok farklı bir rotada ilerlerdi.
Türkiye’nin Türkiye olmasında etkili olan Ulu Önder’in hiç var olmadığı bir senaryo düşünmek oldukça güç. Çünkü bugünkü hâlimizin kırıntısını bile bulamayacaktık. Onun önderliği olmadan orduyu politika dışında tutmak ve demokratik bir düzen kurmak çok zor olurdu.
İkinci Büyük Millet Meclisi’nde benimsenen prensipler, Atatürk’ün liderliği olmadan aynı şekilde uygulanamazdı. Askerî ve siyasî elit arasındaki ayrım belirsiz kalır, bu da istikrarsızlık ve çatışmalara zemin hazırlardı.
Trablusgarp’ta da halkı örgütleyip İtalyanlara kayıplar verdiren bir lider olmayacağı için İtalyanlar kolayca bölgeyi ele geçirirlerdi.
“Çanakkale geçilmez.” olmazdı.
Türk devleti muhtemelen Batılı güçlerin etkisi altında veya yarı sömürge bir durumda bulunacaktı. Hâliyle Atatürk’ün, kendisiyle birlikte yürüttüğü dengeli dış politikası olmasaydı, ülkeye göz dikenlerin haddi hesabı olmazdı. Bağımsız bir Türkiye’den bahsetmek şu an hayal olabilirdi bizler için. Çünkü bugün kullandığımız dilimiz, özgürce yaşadığımız dinimiz, bizi biz yapan ırkımız bile yok edilirdi.
Askerî dehasıyla savaşı yöneten Mustafa Kemal olmasaydı, düşman gemileri Çanakkale’yi geçer, savaşın 1 senede bitmesine neden olurlardı. Ayrıca halkı, düşmana karşı örgütleyerek vatanın kurtuluş yolunu göstermeyen bu büyük şahsiyetin yokluğunda bugünkü Türkiye böyle görünebilirdi:
İnkılapları olmasaydı Türkiye, geçmişinden koparak modern bir ulus devleti olma sürecini başaramazdı.
Milliyetçilik duygusu olmaksızın Türkiye’nin bir araya gelme ve ortak bir kimlik oluşturma çabaları eksik kalır; ümmetçilik anlayışı altında farklı etnik ve dini gruplar arasında birlik sağlanamaz, Araplaşma tehlikesiyle yüz yüze kalınırdı.
Atatürk’ün öncülük etmediği bir Türkiye’de, Bolşevik rejiminin kabul edilme olasılığı artabilirdi. Toplumsal ve ekonomik sorunlarla baş etme çabası, farklı ideolojilere açık hâle gelirdi.
Kadın hakları ve hürriyetleri konusunda da Atatürk’ün etkisi yadsınamaz.
Kadınların toplumsal ve siyasi rollerini güçlendirmek için atılan adımlar eksik kalırdı. Türkiye’de kadınlar muhtemelen daha uzun süre eğitim ve iş dünyasında sınırlı kalır, siyasi katılımları kısıtlanır, belki gerçekleşemezdi.
Atatürk’ün öncülük ettiği Medeni Kanun, kadınlara miras hakkı tanıyan ve boşanma hakkını güvence altına alan reformları içeriyordu. Hâliyle bu tür önemli değişiklikler olmaz ve kadınlar daha fazla eşitsizlikle karşılaşabilir; görmezden gelinebilirdi.
Kurtuluş mücadelesi sürecinde gerçek hürriyet ve istiklâlimizin elde edilmesi, Ermenilere yönelik alınan kararların lehimize sonuçlanması mümkün olmazdı.
Atatürk’ün liderliği olmadan Türkler ve Ermeniler arasındaki ilişkiler muhtemelen daha karmaşık ve gerilimli bir seyir izlerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve ardından gelen dönemde, etnik ve dinî gruplar arasında çatışmaların yoğun olduğu bir süreç yaşandı.
Atatürk olmaması durumunda, Türk ve Ermeni toplulukları arasında bir uzlaşma ve iş birliği kültürü oluşturmak daha zor olabilirdi. Ermeni Tehciri gibi tarihi olaylar daha farklı bir seyir izleyebilirdi ve bu, ilişkilerin uzun süreli gerilimli kalmasına, dış politikada da aleyhimize sonuçlanan olaylara neden olabilirdi.
Sanatın, sanatçının, bilimin değeri bugünkü seviyesine gelmezdi.
Atatürk, sanatın ve bilimin bir ulusun ruhunu yansıttığına inanan ve Türk sanatının modernleşmesi için elinden geleni yapan bir şahsiyetti. Söylediği sözler, bu durumla ilgili yaptığı resim, müzik, edebiyat gibi alanlarda önemli reformlar bunu açık bir şekilde gösteriyor. Bilime ve fene verdiği önem, ülkenin kalkınması için kuşkusuz en önemli atılımlardandı.
Onun olmadığı bir senaryoda, sanatın ve bilimin toplumsal etkisi daha geç bir şekilde gelişir, belki hiç gerçekleşemez, sınırlı kalırdı. Modern Türk sanatının ve Türk biliminin temellerini atan dönüşümler gerçekleşmeyebilir, bugün Türkiye sanat, bilim ve fen bakımından köksüz kalabilir; adını dünyaya duyuran bilim insanları yetişemez, çoğu alanda dışa bağımlı kalabilirdik.
Gerçek tarihimizi keşfetmek için kullandığımız Türk alfabesi hiç olmazdı.
Kendimize ait bir alfabemiz olmaz, muhtemelen Arap alfabesi ile hayatımıza devam ediyor olurduk. Atatürk’ün öncülük ettiği dil reformları, Türkçenin zenginleştirilmesine ve dilin evrenselleşmesine yönelikti. Böylesi bir durumda dil politikaları farklı bir yönde şekillenirdi.
Yurtta sulh, cihanda sulh olmazdı.
Bu ilke, Türkiye’nin içinde huzur ve barışı sağlamayı, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de barışçıl bir politika izlemeyi hedefliyordu. Eğer Atatürk olmasaydı, bu ilkenin benimsenip benimsenmeyeceği ve uygulanıp uygulanmayacağı belirsiz. Atatürk, uluslararası ilişkilerde bağımsız bir politika izleme konusunda kararlıydı ve bu, Türkiye’nin bağımsızlığını koruma amacı taşıyordu.
Böylesi bir senaryoda Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği topraklar üzerinde bağımsızlık ilkesini kabul etmiş 13 devlet kurulurdu.
Kurulan birçok fabrika olmaz, Türkiye bugün her alanda çok gerilerde olurdu.
Fişek Fabrikası, Gölcük Tersanesi, Şeker fabrikaları, Eskişehir Kiremit Fabrikası, Ankara Çimento Fabrikası, İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası ve daha sayamayacağımız birçok fabrika Atatürk’ün teşvikleri ile kuruldu.
Bugün Atatürk olmasaydı, ülke bu kadar gelişmiş bir durumda olamaz ve yukarıda benzer senaryolarda da bahsettiğimiz gibi dışa bağımlılığımız tamamen tescillenir, sömürge ülkesi olmaktan öteye gidemezdik.
Bu gibi sayamayacağımız pek çok madde, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği cumhuriyeti hakkıyla yaşatmamız için çaba sarf etmemiz gerektiğini gösteriyor. Olmasaydı, olmamızı hiç istemeyeceği insanlar olurduk. İyi ki oldu, iyi ki ‘biz’ olduk.